ATATÜRK VE VAHDETTİN MESELESİNE BİR BAKIŞ



        Tarihimizde en çok tartışılan meselelerden birisi de ünlü 'Vahdettin' meselesidir. Yıllardır mesnetsiz iddialarla İstiklâl Harbi'nin Vahdettin tarafından başlatıldığı iddia edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahı Vahdettin, Mondros Mütakeresi'nden yaklaşık 4 ay önce -4 Temmuz 1918 tarihinde- tahta çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa ise bu tarihlerde Padişah Yaveridir(Yaver-i Hazret-i Şehriyâri). Yani padişahın en yakınındaki kişidir. İstanbul'un 13 Kasım 1918 tarihinde İttilaf kuvvetleri tarafından fiili olarak işgal edilmesiyle başta İngiltere olmak üzere, işgalci devletler kısmî olarak İstanbul'u ele geçirmiştir (asıl işgal 16 Mart 1920 tarihindedir). 

      İstanbul, Vahdettin'in tahta olduğu vakit işgal edilmiştir. Şimdi gelelim şu ünlü soruya: Mustafa Kemal'i Vahdettin mi gönderi ? -cevap- Evet, Vahdettin göndermiştir. Fakat farklı amaçlar için göndermiştir. İngiltere, Samsun'da Rum çetelerine karşı direnen Türklerin tasviye edilmesini (kontrol altına alınmasını) istemiştir. Bu yüzdendir ki Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Hükümeti tarafından 9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilmiştir. Nitekim 6 Haziran 1919 tarihinde Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne'e yazılan bir telgrafta "Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu Müfettişliği'ne tayininde en müessir sebebin İngiltere Devlet-i Fehimesi mümessilini Babıali'ye verdiği nota olduğu" hatırlatılmıştır [1]. 
      
       Atatürk'ün görevi Samsun'da işgalcilerle birlikte yerli ahaliye saldıran Rumları durdurmak isteyen ve nefsi müdafaa eden Türkleri durdurmaktı; kardeşi kardeşe kırdırmaktı. 15 Mayıs 1919 tarihinde 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, Samsun'a kendisine verilen görevi icra etmek için yola çıkmıştır. Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya kitabında 14 Mayıs 1919 Yıldız Sarayı'nda olan şu sözleri belirtir: 'asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin!' [2] Bu sözleri Vahdettin söylemiştir; fakat bu sözlerin aleyhine işler yapmıştır (yazının devamında belirteceğim). Konumuza dönelim. 9. Ordu Müfettişi olarak gönderilen Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin dikkatini çekmiştir. Mustafa Kemal'in, verilen görev haricî hareket ettiğini gören İngilizler, Mustafa Kemal'in geri dönmesini istemiştir. Bununla ilgili İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal'e bir telgraf çekerek geri dönmesini istemiştir [3]. Atatürk ise bu isteğe karşılık; "ancak sine-i millette kalarak vatani vazifeye devam edeceğini" belirtmiştir [4].

     Milli Mücadele'nin azılı düşmanı Damat Ferit, Vahdettin tarafından hükümet kurmakla görevlendirilmiştir. Damat Ferit'in hükümetinin Hariciye Nazırlığına (Dışişleri Bakanı) Damat Ferit gibi Milli Mücadele'ye düşman Ali Kemal atanmıştır. Ali Kemal,"işgallere direnilmemesini" emretmiş, "Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i İlhak cemiyetleri tarafından verilen telgrafların çekilmemesini" istemiştir [5]. Yani işgalcilere boyun eğilmesini istemiştir. Mustafa Kemal, 28 Mayıs 1919 tarihinde Havza Genelgesi'ni yayınlamıştır. Bu genelgeyle birlikte İstiklal Harbi, resmi bir kimlik kazanmıştır.
     Havza Genelgesi'nden sonra Havza'da bulunan silah deposu boşaltılmış, silahlar Türklere dağıtılmıştır. Mustafa Kemal'in bu hareketi karşında İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal hakkında tutuklama kararı çıkarır. Bu tutuklama görevi Kazım Paşa'ya verilmiştir; fakat Kazım Paşa bu görevi yerine getirmemiştir. Kazım Paşa şu sözleri içeren bir telgraf göndermiştir : Mustafa Kemal Paşa’nın fiil ve hareketlerinde vatan ve milletin maksat ve menfaatlarına ve mevcut konulara muhalif sayılabilecek hiçbir hal ve hareketinin olmadığını görüyorum" [6]. 
      9 Temmuz 1919 tarihinde askerlik vazifesinden istifa etmiştir. Bunlar olup biterken Mustafa Kemal ve üst rütbeli subaylar hakkında 'vatana ihanetten' (!) idam cezası verilmiştir. İdam cezası Nemrut Mustafa Paşa tarafından onaylanmıştır. Nemrut Mustafa Paşa, suçu işgalcilere karşı gelmek olan Urfa muttasırıfı Nusret Bey'e ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'e 'ermeni tehcirinden' dolayı idam cezasını veren kişidir. Urfa Muttasırıfı Nusret Bey'in ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in herhangi bir suçu yoktur, suçsuz yere idam edilmişlerdir [7]. 

     Sultan Vahdettin ise idam kararını onaylamıştır! [8]Bunlara mukabil 4 Eylül 1919 tarihinde, Sivas Kongresi sürerken Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Evkaf Nazırı Hamdi Efendi'lerle beraber İçişleri Bakanı Adil Bey, ikinci rütbeden bir Osmanlı nişanı verilerek Sultan Vahidettin tarafından ödüllendirildi. Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Kuvayı Milliye'yi eşkiya olarak nitelendirmiş, işgalcilere karşı gelenlerin öldürülmesine dair fetva dahi çıkarmıştır. Halkı din üzerinden galeyana getirip kardeşi kardeşe düşman etmek istemiştir. O fetvanın bir kısmı şöyledir: ''Memleketin başına bu kadar felaket getirmiş olan bu hainler daha yaşatılacak mı? Siz daha ne kadar böyle gafletle bunların gayrimeşru emirlerine ittiba edeceksiniz? Korkuyoruz ki, sizin bu aklınız, bu gafletiniz, körü körüne hainlere itaatınız daha pek çok mescitlerimizi ve mabetlerimizi harap eyleyecektir!"[9]. 

     Mustafa Sabri, Mustafa Kemal Paşa hakkında şunları söylemiştir: "aklı ve nesli gibi mezhebi ve meşrebi de belli olmayan bir sergerde" [10]. Mustafa Kemal, Sivas Kongresi'nden 2 hafta sonra İşçileri Bakanı Adil Bey isimli zatın, İngilizlerden 150.000 altın aldığını ispat etmiştir [11]. İşte Vahdettin'in madalya ile ödüllendirdiği vatan hainleri bunlardır. İstanbul Hükümeti, İşgalcilere karşı mücadele veren Kuvayı Milliye'yi sürekli 'eşkiya' olarak nitelendirmiştir. Damat Ferit'in hükümeti, Kuvayı Milliye'ye karşı Kuvayı İnzâbatiye adında bir ordu kurmuştur. Bu ordunun başında Ahmet Anzavur denilen vatan haini bulunuyordu. Hatta Kuvayı Milliye ile Geyve'de çatışmışlardır. Ali Fuat Paşa'nın gönderdiği 20. Kolordu ile milliyetçiler tarafından kurulan Kuvayı Seyyare, Geyve'de Kuvayı İnzâbatiye birliklerini yenmiştir.

     10 Ağustos 1920 tarihinde işgalin tescillendiği Sevr Antlaşması imzalanmıştır. Damat Ferit'in talimatıyla görevlendirilen Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve heyeti, bu anlaşmayı imzalamıştır. Sevr Antlaşması ile Avrupalılar bütün Kuva-yı Milliye komutanlarını, istiklal mücadelesi veren mahalli çeteleri ve efeleri yok etme fırsatını ele geçirmiş oldu [12]. Devletin ölüm fermanı olan Sevr, Vahdettin'in atadığı Damat Ferit tarafından onaylanmıştır. Öyle ki Sultan Mehmet Reşat, Damat Ferit'ten tiksindiği dahi anlatılır [13]. Konumuz Vahdettin'in İstiklal Harbi'ni başlattığı iddiası (yalanıydı). İstiklâl Harbi'nin Vahdettin ile uzaktan yakından alakası yoktur. İşgalcilere karşı gelen milliyetçiler tarafından başlatılmıştır. Hatta Vahdettin, damadı İsmail Hakkı (Okday) Anadolu'ya Kurtuluş Savaşı'na katılmak için geçmiştir. Kendi damadı bile işgali kabul etmemiştir. İsmail Hakkı, Vahdettin'in kızı Ulviye Sultan ile evlidir. Vahdettin, İsmail Hakkı'nın bu hareketi karşında kızını boşamıştır.

      İsmail Hakkı Okday'a ise başarılarından dolayı kırmızı şeritli istiklal madalyası almıştır. Vahdettin, İstiklal Harbi'ni karşı tavır almıştır. Mustafa Kemal'in idamını onaylayan belgeyi bizzat imzalamıştır, Kuvayı İnzabatiye'ye destek vermiştir, Damat Ferit'i bizzat atamıştır, Sevr'i kabul etmiştir, vatan hainlerini madalyalar ile ödüllendirmiştir. En sonunda ise 17 Kasım 1922 günü bir İngiliz gemisiyle memleketten kaçmıştır. 


KAYNAKÇA
[1]- Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:1 Ankara 1952, 18 sayılı vesika
[2]- Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 177, Pozitif Yayınları, Ekim 1999
[3]- tam metin için; BOA, DH. KMS, 53-1/43-2 
(Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, Ankara 2003, s: 30) 
[4]- Söylev ve Demeçler, c: 1, İstanbul 1945, s 1 5, 16, 17.
[5]- M. Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, c: 1, s: 143,Ankara 1959
[6]- Tam metin için- Yay. Haz; T.C Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Özel arşivinden seçmeler, (Kültür Bakanlığı, yay,) Ankara 1981, s.99-101; Karabekir, İstiklal Harbimiz, s.92-93; Ayrıca bak, Kandemir Feridun, Mustafa Kemal ( Arkadaşları ve karşısındakiler) İstanbul, 1964, s. 101-103; Sertoğlu Mithat, “Erzurum Kongresi Sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın Tevkifi için verilen emre Kazım Karabekir’in Verdiği Tarihi Cevap, “Hayat Tarihi Mecmuası, C. I, Sayı, 6 Haziran 1977, s.8-13
[7]- Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, s.101 Ankara, 2012,
[8]- BOA, İ.DUİT. 175 I 46 I 1, Takvimi Vekayi, 27.5.1336-1920
[9]- Tarık Zafer Tunaya, Türkiye' de Siyasal Partiler c: 2, s: 387, 392.
[10]- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü,c: 3, s: 404.
[11]- Atatürk' ün Bütün Eserleri, c: 4, İstanbul 2000, s: 73.
[12]- Nihat Erim, Devletlerarası Hukuk, Siyasi Tarih Metinleri, c: 1 s. 525, Ankara 
Ayriyeten- 1953, s: 525, 691, Türk Tarih Kurumu Yayını; Reşat Ekrem, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar, s.274, 281, İstanbul 1934.
[13]- İbnilemin Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, cilt 2, s.2082, İstanbul 1969. 



Yorumlar

Popüler Yayınlar