ATATÜRK'E EDİLEN HAKARETLER ÜZERİNE

İstiklalimizin, Milli varlığımızın teminatı ve yegâne fahri olan İstiklal Harbimizin tasarlayıcısı ve başkomutan vekili Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında ağza alınmayacak küfürler, hakaretler ve laflar için açıklama getireceğim. Öncelikle şunu belirtmek isterim; boş teneke çok ses çıkarır. Bu benzetme, gerçektende onları özetlemektedir. Şimdi ise bir grup meselelere açıklık getirmek suretiyle bunlara bakacağız. 10 Ağustos 1920 yılında imzalanan ve şerefimizin ayaklar altına alındığı Sevr üzerine birkaç söz söylemek isterim. Sevr, Türk milletinin tartışmasız ölüm fermanıdır. Bu belge, yurdumuzu talan eden işgalciler için bir fırsattı. Antlaşmanın 27-36. ve 140-151. Maddelerine dikkat edilmelidir. 27-36 madde açıkça ülkemizin, düşman kuvvetleri tarafından işgalinin onaylanmasıydı. Bu madde ile Türklerin sınırları Anadolu'nun içleri ile sınırlı kalacak, Akdeniz ve Ege'nin kıyı şehirleri düşmana bırakılcaktır . İşgaller  Mondros ile meşrulaşmış; Sevr ile tescinlenmiştir. 140-151. maddeler ise din, ırk,dil, sosyal sınıf ayırt etmeksizin tüm Osmanlı vatandaşlarına eşit davranılacak, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak,  bunların kontrolü ise İtilaf (işgalciler) kuvvetleri tarafından denetlenecek. Yani işgalcilerin  iç meselelerimize müdahil etmesi artık resmi statüye geçmiştir. Osmanlı üzerine kurulacak hegomanya için yalnız işgalciler değil; dönemin hükümeti de işgalciler kadar isteklidir. Rıza Tevfik'in hükümeti, işgalleri kolaylaştırmıştır. Ordu çabucak dağıtılmış( 35.000'i jandarma, 15.000'i özel birlik, 700'ü padişahın yanındaki güvenlik birliği olmak üzere 50.700 kişiyle sınırlandırılacak, ağır silahlara ise müsade edilmeyecektir);mülkî amirler ise işgalcilere çalışmışlardır. Milliyetçi, ittihatçı ve işgal karşıtı olarak nitelendirilenler görevden alınıyordu. Urfa Muttarısıfı Nusret Bey ve Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Bey, milliyetçi oldukları ve işgalcilere karşı gelmek suçlamasıyla idam edilmiştir. Birçok önemli komutanı ve sivil memur, Malta'ya sürgüne yollanmıştır.  Batı Anadolu, Ege Adalarının tümü ve Doğu Trakya Yunanlılara; Muğla, Antalya, Akşehir, Konya, Afyon gibi İç Ege ve Batı Akdeniz İtalyanlara; Hatay, Adana, Urfa, Maraş, Antep gibi Güney şehirlerini Fransızlara; Musul, Kerkük, Batum, Diyarbakır gibi yerler İngilizlere bırakılmıştır. Bununla birlikte Doğu'da  Kürt ve Ermeni devletlerinin kurulması için planlar yapılmıştır. İngilizler ve Yunanlılar isyancılara ve Ermeni çetelerine verdiği silahlar ve para ile onlara yardımda bulunmuştur. Bu konuda detay bilgi edinmek için Necdet Sevinç'in İstiklal Harbi'nde Etnik İhanet adlı eserini okumasını öneririm. Boğazlar için ortak komisyon kurulacaktır (Osmanlı Devleti bulunmamaktadır). İstanbul, Osmanlı'ya bırakılacak( sonradan İngilizler tarafından işgal edilmiştir),İşgalci devletlerin vatandaşlarına belirli kapitülasyonlar (ayrıcalıklar) verilecek, Türk maliyesi işgalciler tarafından kontrol altına alınacaktır. Sevr ile ilgili bir takım meseleleri özetledim. Detaylar, politik meseleler ve maddeleri incelemek için yaşayan önemli yazar ve siyasetçilerimizden Cihat Kayra'nın Sevr Dosyası kitabını öneririm. Antlaşma ile Osmanlı'nın egemenlik hakları resmen dış ülkelere bağlanmış oldu. Milli varlığımız tehlike altına girmiştir. Yalnız işgalci kuvvetlere karşı mücadele vermiyor; içimizdeki İngiliz yanlılarına, Ermeni çetelerine, Kürt isyanlarına karşı da mücadele ediyorduk. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ne yaptı peki ? İşte, bu buhranda ülkenin selameti ve istiklali için azim ve kararlılıkla mücadelenin fitilini ateşledi. Önce Havza, Amasya Genelgeleri ; Sonra ise Erzurum, Sivas, Balıkesir, Alaşehir Kongreleri yapıldı.
Türklüğün unutulmuş bahtı işte orada tekrardan hatırlandı. Taviz yoktur, düşmanla son nefer kalana savaşılacak, kaybedilmiş istiklale ulaşılacaktır. Evet, öyle de oldu. Türk milleti topyekûn düşmana göğüs gerdi. Batı da İnönü muharebeleri, Kütahya-Eskişehir, S
akarya ve ardından Büyük Taarruz ! Batı'da Kütahya-Eskişehir hariç diğer tüm muharebelerde Yunanlıları yendik. İşte böylece biz  Sevr'i yırtıp attık. Fakat benim de güldüğüm bir detay var. İstiklâl Harbi'nin gidişatı yalnız Yunanlıları ve işgalcileri tedirgin etmemiş, içimizdeki vatan haini işbirlikçilerde de korku ve panik yaratmıştır. İşgal altındaki İstanbul'da İstiklal Harbi karşıtları ve Kuvayı Milleye'yi haydut ve çete diye nitelendiren işbirlikçi Mustafa Sabri, Sait Molla, Damat Ferit, Rıza Tevfik, Hami Paşa, Mehmet Hami Paşa, Ali Kemal, Reşat Halis gibi işgal destekçileri ülkeyi terk etmiştir. Bu hainler ile ilgili 150'liker listesi hazırlanmıştır. Dün Yunanlıları ve İngilizleri destekleyen "hoca" kılıklı şarlatanlar ise İstiklal Mahkemeleri'nde yargılandı. "Keşke Yunan Galip Gelseydi" diyenlerin akıl hocaları ve önderleri Sait Molla, Mustafa Sabri hainlerdir. Yunanlıların Anadolu'da Türklere Bu ve onun gibi kimselerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e saldırması pek de şaşılacak bir durum değildir. Kendilerini Osmanlı sevdalısı olarak nitelendirenlerin İngilizlerle işbirliği yapan  İskilipli Atıf'a, Türk askerlerinin kanına giren Şeyh Sait'e, İstiklal Harbi düşmanlarını önemli yerlere getiren, onları başarılı olarak nitelendiren ve onları nişanla ödüllendiren Vahdettin'e sahip çıkması boşuna mıdır ?
Türk milletinin varıyla yokuyla inşa ettiği "cumhuriyeti yıkacağız" gibi gülünç söylemlerle neyi amaçlamaktadırlar ? Bu milletten, bu şanlı maziden böyle yiğit bir komutanının çıkması, Türkler için büyük bir öneme sahiptir. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar