TÜRK (!) DEVLETİ’NİN TÜRK DÜNYASI POLİTİKASI
Hiç şüphesiz ki dış Türkler, ekonomik, diplomatik, kültürel ve sosyal bağlar bakımından, ülkemiz ile en yakın ilişkiler içerisinde yer alıyor. Tarihi bağlarımız ve kültürel yakınlığımız, bu ilişkilerin temelini oluşmaktadır. Yaşadığımız 21. yy.da Türk milleti hala geniş coğrafyalarda yaşamakta; varlıklarını korumaktadır. Doğu Türkistan’dan, Orta Asya’ya, Trakya’dan, Tebriz’e, Kerkük’e, Kafkaslara kadar uzanan geniş bir coğrafyadan söz edebiliriz. Bu coğrafyada bağımsız Türk devleti mevcutken; özerk ve ya başka devletlerin boyundurluğu altında varlıklarını korumaya çalışan Türkler de vardır. Örneğin, Sincan Bölgesi diye tabir edilen Doğu Türkistan, CHC’nin; aynı keza Kerkük Türkleri, Barzani’nin; Tebriz Türkleri ise İran'ın baskıcı politikalarında maruz kalıyor. Tabi bu durum karşında “biz dış Türkler ile ilişkilerimizi geliştirebiliyor muyuz ? Dış Türkler ile ilgileniyor muyuz ? “ gibi sorular karşımıza çıkıyor. Bu sorulara cevap olarak; "Kısmî olarak evet. Halihazırda Türk konseyi bulunuyor ( üyeleri; Türkiye, Azərbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Macaristan'dır). Fakat dış Türkler ile yeterince ilgilenmiyoruz" diyebilirim. Sizlere çok manidar bir örnek vermek isterim. Azerbaycan'ın eski cumhurbaşkanlarından merhum Ebulfez Elçibey, 1993 tarihli bir röportajında "Türkiye'den 4 helikopter istedim, fakat vermediler" şeklinde bir açıklama da bulunmuştu. Elçibey'in bu açıklamayı yapmasının sebebi ise dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Azerbaycan'ı kast ederek "onlar Şii, İran yardım etsin" demesi olmuştur. Mezhepçilik belası yüzünden
Karabağ, Azerbaycan'ın elinden çıkmıştı. Özal'ın "Azerbaycan'a yardım etsin" dediği İran, devam eden Ermenistan-Azerbaycan muharebesinde, Ermeniler için sınırlarını silah ve cephane ikmali için açtmıştı...
Kerkük'te Türkmen topraklarını işgal etmeye çalışan sözde Kürt bölgesi başkanı Mesud Barzani'yi kırmızı halılar ile karşılayanlar dönemin Türkiye hükümetiydi. Amerikan emperyalizminin kucağına aldığı Barzani ile terör destekçisi Şiwan Perver'i kürsülere çıkarıldı, "megriler" söylendi, sözde Kürdistan bölgesi için destek mesajları verildi. Tabi vaat ettikleri Kürdistan'da Türkmen toprağı Kerkük'te bulunuyor. Kerkük, tarihten beri Türklerin şehri olmuş, bugün ise Irak Türkmenleri bu bölgede yaşamakla birlikte; bahsettiğim Barzani'nin amacı Türkmen varlığını silmektir. Biz bu Barzani denen şahsa çok destek verdik, kurmaya çalıştığı bölgede, peşmerge olarak adlandırdıkları düzensiz askeri birlikler ile PKK'nın el ele olduğunu da gördük. Dün destek verdiğimiz IKBY, teröristlerle kol kola ! Kerkük'ün işgal edilmesine göz yumdum Türkiye olarak. Barzani'ye verdiğimiz desteğin milyonda birini Türkmenler'e ver(e)medik. Atatürk'ün Kerkük vasiyetini hatırlatmakta fayda var. Atatürk ömrünün son yıllarında bile dış Türklerle ( Hatay meselesi, Musul-Kerkük, Trakya) ilgilenmiş, onların yurda katılması için çalışmıştır. Covid 19'un ülkemizde görüldüğü zamanda biz adı sanı bilinmeyen ülkelere dahi insani yardım yapmıştık. Biz bu yardımları herhangi bir talep doğrultusunda değil, kendi rızamızla gerçekleştirmiştik. Fakat her ülkeye giden yardımlar, maalesef öncelike yardım etmemiz gereken soydaşlarımıza yani Kerkük'e gitmedi. Sonrasında ise sosyal medyadan yapılan çağrılar neticesinde, Türkiye olarak Türkmenlere yardım ettik. Bu sayede sosyal medyanın gücünü bir kez daha gördük.
Dış Türkler hakkında yazıyorken bir hususa da değinmek istiyorum. Çin Halk Cumhuriyeti'nin baskıcı politikaları yüzünden Doğu Türkistan'da ki Uygur Türkleri, çeşitli işkence ve asimilasyonlara maaruz kalıyor. Tabi, bu mesele Türk dünyasını yakından ilgilendirir - özellikle de ülkemizi- . Pekiâlâ, Türkiye Cumhuriyeti, Uygur Türkleri için birşeyler yapabiliyor mu ? Kınamaktan öteye gidemiyoruz.. Uygur Türkleri gündeme geldiği zaman öncelikle 'ticari anlaşmalar' öne sürülür, sonra ise milliyetçi bir parti diye bildiğimiz bir partinin vekili " Ne yapalım, Çin'e savaş mı açalım" der . Konuda bu şekilde devam eder. İşin komik yanı ise milliyetçi diye bilinen bir partinin vekilinin 'Uygur Türkleri' için sessiz kalmasıdır. Gerçi Arap prensi öldüğünde 3 gün yas ilan etmiştik. Bugün ise o Araplar, Türk mallarını boykot ediyor.
Her seferinde zamanında Osmanlı Ordusu'nu arkadan vuran 'Filistin'liler karşında her türlü yardımı, dünyaya da her türlü resti çeken ülke sadece biziz..
Filistin için ağlayanların, Doğu Türkistan'da ki Uygur Türkleri'ne karşı kör-sağır olması ise manidardır. Bu kişiler, bırakın Doğu Türkistan için konuşmayı, ağızlarına daha 'Doğu Türkistan' kelimesini alamıyor
Bu yazıyı şu manidar soruyla bitirmek istiyorum:
"Sizler için soydaşınız Doğu Türkistan'lı Uygurlar mı önemli yoksa dün arkamızdan vuran Suudi Arabistan'ın prensi mi ..?
Yorumlar
Yorum Gönder