Z KUŞAĞI VE YÖNETİM
Z kuşağı nedir ? Z kuşağı, 1990'ların ortasından sonuna kadar olan doğum tarihli olan genç nesile denir. Z kuşağının fertleri dinamik ve genç popülasyonu oluşturmakla birlikte, bu nesle "genç nesil" de denilebilir. Z kuşağı geçtiğimiz günlerde gündemlerde en üst sıralarda kendini bulmuştu. Ve bir "Z Kuşağı" tartışması yaşanmıştı. Açıklık getirmek gerekirse bu genç nesil, Türkiye'nin geleceğini oluşturacak olanlardır.
Tabi bu genç kuşağın ülkemizde mutsuz olduğunu belirtmek isterim. İşsizlik-Her yıl düzensiz olarak artan üniversiteli işsiz-, kaçınılmaz ekonomik sorunlar, rekor kıran döviz kurları, buna bağlı gelecek kaygısı, sosyal ve toplumsal sıkıntılar, hukukta ki adaletsiz düzen, bilime ve sanata, teknolojiye destek verilmemesi gibi sorunlar gençleri mutsuz etti.
Gelinen noktada yöneticiler, toplumu
yozlaştırdı, mutsuzluğa ittirdi, sorgulamayan bir toplum inşa etti. Özellikle iktidarın tavrı göze çarpıyor. AKP hükümetinin Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonomi ve vatandaşla dalga geçer gibi "maaşı dolarla mı alıyorsunuz ? " diyerek adeta halkla dalga geçmişti.
Bugün dolar kuru 7,66 TL; yarın ne olur bilemiyorum. Ticari ilişkilerin her alanında kullandığımız doları böyle küçümsemek, hele ki bu kur, enflasyon ve saire konularda halkı kötü duruma sürükleyen doları küçümsemek ancak bu iktidara yakışır. Un bile amerikan menşeli olup onu bile onu dahi dışarıdan alıyoruz.
Hayvancılığın geliştirilmesi gerekirken; dışarıdan hayvan getirdik. Et fiyatlarını düşürmek (!) için. Fakat et fiyatları düşmedi, aksine Cumhurbaşkanı, ekonomik sorunlar ile boğuşan halk için "Onların doları varsa, bizim de Allahı'mız var" diyerek onların doları olduğunu kastederek, sanırım bizim daha iyi durumda olduğumuzu, Avrupa'nın bizi kıskandığını belirtiyor.
Vergilerin eşit ölçüde olmadığı, sistematik halde olmadığı ülkemizde geçmediğin köprü için, elektrik faturası üzerinden TRT katkı payı için dahi vergi veriyorsunuz. Üstelik TÜİK'in açıklamasına göre elektrik, %32,3 oranında zamlandı. ÖTV vergisi ile devlete de araba alabiliyorsunuz.
Halkımıza felaketten başka bir şey getirmeyen siyasetçilerin milyonluk arabaları kiralaması; buna mukabil kiralama parasını da halktan alması sizce eşitlik midir ? Daha yeni yaşanan bir olayda 18 yaşındaki Furkan Celep adlı genç intihar etmişti, ardında bir not bırakmış, notta ise şunlar yazıyordu : Bir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğuruna yıllarımı aylarımı harcamak istemiyorum".
Maalesef, Türkiye, bu sistem üzerine kurulu yıllarını verip, iyi bir meslek için çabalayıp, ve bunun karşılığı ise en fazla 1 ev ve 1 araba sahip oluyorsunuz.
25 yaşınıza kadar eğitiminizi tamamlayıp, 25 sene çalışıp didinip, 50-55 yaşında emekli olursanız, elinizde en fazla 1 ev olursa da 1 araba kalacaktır. 2 sene önce İsmail Devrim adlı vatandaş, "Çocuğumun okul pantolon istemiş, alacak gücüm yok, alamadım" diyerek intihar etti. Yazdığım gibi, kumaştan yapılmış bir pantolon için, ailesine bakamadığı için bu vatandaş hayatına son verdi. Geçtiğimiz aylarda bir kişi "çocuklarım aç" diyerek kendisini Antakya Belediyesi'nin önünde kendini yaktı. Evet, yazdığım gibi...
Çocuklarım aç". İktidarın getirdiği bu halde Türkiye, ekonomik sıkıntılar ile boğuşuyor. Bu memleketin insanları, mülteciler kadar değeri yok mudur ? Suriyeli mültecilere 40 milyar dolar harcadık dediniz, hatta bir daha harcarız da dediniz. "Çocuklarım aç" diyenlerin, oğluna pantolon almayan babanın, genç Furkan'ın vebali kim dedir ?
Yalnız ekonomik sorunlarla da kalmıyor dertlerimiz. En büyük iki eksikliğimiz olan eğitim ve hukukta ki sorunları almak isterim. Öncelikle eğitimi el almak gerekirse, eğitim sistemimiz, sınav odaklı öğrenci değil, sistem odaklı robot yetiştirmeye kuruludur. İlkokuldan Üniversteye, iş sahibi olana kadar sınav odaklı yetiştirilen bir nesil yaratıldı. Okullarda tek derdimiz vatana, millete hizmet edecek kişiler yetiştirmek değil, sınavlarda başarılı olacak kişileri yetiştirmektir. Hâlbuki, derslerde öğretilenlerin mahiyeti ders için, öğretim için değil, "bunlar sınavda çıkacaktır, bunlara çalışın." mahiyetinde, bunun mantığındadır. İyi öğrenci değil, iyi netler önemseniyor. Üniversitelerin durumu ise daha kötü . Çin'in Şanghay Jiao Tong Üniversitesi'nde yapılan "Üniversitelerin Akademik Sıralaması (500) – Top 50" adlı araştırmasında dünyanın en iyi üniversitelerine yer verdi. İngiliz, Fransız, Amerikan, Alman menşeli üniversiteler listede dikkat çekiyor. Yabancı bir ülkede üniversite okumak isteyenlerin ilk tercih sırası Amerikan üniversiteleridir. Listeye ülkemizden bu sene (2020) ise sadece bir üniversite girebildi (İstanbul Üniversitesi). Balkan ülkeleri bile en az 2 üniversitsinin girdiği listeye, ülkemizden sadece 1 üniversite girebildi. Bu istikrarsızlık göze çarpmakla birlikte, Makale yazmaktan aciz kişileri akademisyen sıfatı ile pazarlayan sistemimiz nereye kadar devam edecektir ? 18 yılda 3 kez değiştirdikleri sınav sistemi - 2003-2010 ÖSS, 2010-2017 YGS-LYS, 2017-gün. Tyt -Ayt gibi üniversiteye geçiş sınavlar; Lisede ise 2004 yılında kaldırılan LGS (Liseye Giriş Sınavı), 2004-2007 yılları arası OKS, 2009-2011 arası SBS, 2013-2018 arası TEOG, 2018-gün LGS Sınavları-. Evet, Üniversite sınavları 3, Liseye geçiş sınavları ise tam 5 kez değiştirmiştir.Bir türlü düzene giremeyen, sürekli değişen sınavlar, gençlerin tepkisini toplamıştı. Haklılar, iktidarın getirdiği sistem ile her dönem yeni bir sınav, yeni bir puanlama sistemi geliyor...Eğitim politikamız yeniden düzenlenmeli, sınav odaklı robot değil öğrenci yetiştirilmelidir. Her gelen bakan, kendi sistemini ortaya koymuş; ezilen ise sınava girenlerdir . Ömer Ateş YKS sınavına girdikten sonra rahatsızlanmış, sınavdan çıkmış, lakin sınava geri alınmamıştır. İddiaya göre 18 yaşındaki bu sınava alınmaması yüzünden intihar ettiği öne sürüldü. 13 yaşındaki Berrin Gençler'in sınav stresinden sonra intihar ettiği ortaya çıkmıştı. Gençlerimiz de bu düzeni istemiyor. Maalesef, gençlerin hayatı bir sınava bağlı.
Eğitimden bahsettik, hukuktan da bahsedelim biraz. Türkiye'de Adaletin tecellisi sizce oluyor mu, olmuyor ! Örneğin, hakaret suçunun, adam yaralama suçundan, tacizden, dolandırıcılıktan daha fazla cezası olduğunu biliyor musunuz ? Maliye Bakanı Berat Albayrak'a hakaret eden bir şahıs hakkında 6 yıl hapis isteminde bulunulmuştu, öte yandan 15 Mayıs tarihli "Gezi Parkı'nda bisikletle gezen 12 yaşındaki kız çocuğuna 3 kişi önce sözlü sonra ise fiziki taciz edildi. Emniyette görülüp, ifadesi alınan 3 tacizci serbest bırakıldı" başlığında bir habere rastlamıştım. Tuhaf... Hakaret suçu işleyenler, tacizciden, dolandırıcıdan daha fazla ceza alıyor sanırım. Hukukta ki ciddi sıkıntıların giderilmesi gerekir. Geçtiğimiz günlerde Zaman Gazetesi yazarlarından Mümtazer Türköne'nin tahliyesi gerçekleşmişti. Hani şu cemaatçi gazete... Bıyıkları daha yeni terlemiş Kara Harp Okulu öğrencilerine müebbet vermişlerdi.
20 yıla yakın iktidarda kalan AKP'nin Türkiyesi'nin gençleri, mevcut iktidardan memnun değil ! İşte, en çokta gençleri etkiledi. 2023 seçimleri farklı olacak. Çünkü, bu seçimde genç kuşak öne çıkacaktır.Atatürkçü, çağdaş, laik, bilime önem veren bir kuşak geliyor. Bu kuşağa önem vermeliyiz, Z kuşağı işte yarını oluşturmakla birlikte, Türkiye'nin kaderi olacaktır. Atatürk'ün, bilimin, cumhuriyetinin, demokrasinin arkasından gideceklerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder