27 MAYIS 1960 DARBESİ
Memleketimizde demokrasi aleyhinde teşebbüs eden; demokrasiyi fiili olarak ortadan kaldıran birçok darbe olmuştur. Darbeler, ülkemizin istikrarı, demokratik ortamı ve mevcut durumu için tehlikedir. Bu yazımda ise ülkemizdeki ilk darbeyi ele almak istedim. 1950 senesinde, %55 oy alan Demokrat Parti iktidara gelmiş, CHP ise o günkü iktidardan gitmiştir. Böylece tek parti döneminden çıkılmış; Türkiye'de adeta yeni bir dönem başlamıştı.
Demokrat Parti, Adnan Menderes'in önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti'nin 19. Hükümetini kurmuştur. O dönem Adnan Menderes başbakan, Celal Bayar ise cumhurbaşkanıdır. Fakat mecliste işler farklıdır. Sandalye bakımından DP'nin ezici üstünlüğü bulunmaktadır. DP'nin 416 sandalyesi, muhalif CHP'nin ise 69 sandalyesi vardır. Bunun sebepleri; seçim 3 parti arasında geçmiş, en büyük faktör ise DP'nin 70 ilde kazanmasıdır. CHP sadece 10 ilde kazanmıştır. Bu bilgilerden sonra asıl konumuza dönelim. Demokrat Parti iktidarı boyunca muhafazakar bir çizgide ilerlemiştir. Buda iktidara gelmesi için bir avantajdır. Çünkü; halk, İslami söylemeleri önemli buluyor, onlara destek veriyordu. Yalnız bu da değildir. Halk artık alternatif yollar arıyor, bir nevi CHP'yi istemiyordu. Evet, seçimler sonucu DP iktidara gelmişti. Türkiye'de yeni bir dönem başlamıştı.
DP zamanı iç ve dış siyaset ile ilgili bir dizi adımlar atıldı.1950-1954 arasında, Kore'ye asker gönderildi, 1953 yılında CHP'nin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedildi ve hazineye aktarıldı. Halkevleri kapatıldı ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okulları'na dönüştürüldü, ülkede serbest piyasaya destek verildi, yabancı kaynaklı yatırımların önü açıldı, NATO'ya girildi. Bu dönemde Türkiye'nin Gayri safi millî hasılası yılda ortalama %9 oranında büyüdü. 1954 yılında %57 oy oranı ile iktidarını korudu. Fakat işler 1955 yılında bozulmaya başladı. Dış borçların arttığı görüldü, ödeme dengesi ise bozulmuştu. Kıbrıs'ta kurulan MMT'ye ( Milli Mukavemet Teşkilatı) destek verildi. Kıbrıs Türkleri'ni, Rumların EOKA terör örgütünden korumak için kurulan bu teşkilatın en büyük savunucularından Adnan Menderes'tir. Köy Enstitüleri, milletimize birçok katkıyı yapan, eğitimde çok önemli bir yeri olan kurumlardı. Bunların kapatılması kime yaradı ? Ülkeye katkısı tartışılmaksızın bu kurumlar, yıllarca önemli şahsiyetler yetiştirdi. Böyle kurumların gözden çıkması mümkün değildi fakat oldu ! Yabancıların ülkemizi bir pazar olarak kullanması, dış yatırımcıya destek sizce milli midir ?
1955 yılında 6-7 olayları ise Türkler'in Rumlar'a karşı silahlı eylemiydi. Ortaya atılan Atatürk'ün evi bombalandı yalanından sonra halk galeyana geldi. Rum evlerine saldırılmış, kiliseler yakılmıştır. Bu olayların ardından Sıkıyönetim ilan edilmiş ve Adnan Menderes'te emir altına alınmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Nadım Gedik istifa etmiştir. İlgili olayla ilgili 3
153, ertesinde ise bu sayı 5.104'e yükseldi. Olay böyle yaşandı. Bu arada da Kıbrıs'ta bulunan ve sorumlu tutulan Kıbrıs Türk'tür Derneği kapatıldı. Bu olay ile ilgili Yassıada Mahkemesinde, Andan Menderes suçlu ilan edilmişti. Bu olay ise Menderes için kara bir leke olarak kaldı. Mecliste yaşanan sert kavgalar ise ülkenin durumu için olumsuzdu. O dönem için herşey kötüye doğru gidiyordu. Örneğin, üniversiteli gençlerin eylemleri sert bir şekilde bastırılıyor, o olayların birinde ise Turan Emeksiz adlı genç öldürülmüştü. Böylece hükümete yönelik kötü bakış artmış oldu. Bir diğeri ise 9 Mayıs Antlaşmasının hükümet tarafından imzalanmasıdır. Antlaşma da şu madde dikkat çeker; Türk topraklarına bir saldırıyor durumunda, ABD ordusu Türkiye'ye müdahale edebilecek olmasıdır. Muhalefet bu maddeye en sert bir şekilde karşı çıkmıştır. Zaten bağımsız bir ülkenin böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün müydü ? 27 Mayıs Olayını fitillemiş oldu. Geçelim diğer tarafa, "komiteciler" yani darbeciler. Darbe, ana merkez değil, bir grup subay tarafından yapılmıştır.
MBK ( Milli Birlik Komitesi) adı verilen bir grup tarafından bu iş tertiplendi. Cemal Gürsel, Cemal Madanoğlu, Ahmet Er, Dündar Taşer, Fahri Özdilek gibi önemli kişilerin başını çektiği ve 38 kişinin bulunduğu, bu yüzden 38'ler denilen bu grup, 27 Mayıs 1960 sabahı bir "darbe bildirisi" yayınlandı. Canlı olarak radyodan sunuldu. Bildiriyi ileride MHP'nin ve ülkü ocaklarının kurucusu Alpaslan Türkeş okumuştur. Ordu, yönetime, hukukî, adlî kurumlara el konulmuştur. Dönelim meseleye... Menderes ve arkadaşlarının ne ile suçlandıklarına bakalım. Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek, 6-7 Eylül Olayları, Vatan Cephesi: Kurulan bir örgütü başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak, Vinileks firmasına "Türkiye Vakıflar Bankası" adına kredi verilmesi, Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak, Anayasayı ihlal,
Döviz Yasası'nı ihlal etmek, Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
1957 seçimlerinin erkene alınarak kanuna aykırı olarak tarihinin değiştirilmesi,Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması gibi suçlamalarla itham edildiler. Yassıada'da olan mahkemlerde toplam 19 dava görüldü.
15 Eylül 1961 senesinde başta Menderes olmak üzere, Celâl Bayar, Adnan Refik Koraltan, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Emin Kalafat, Agah Erozan, Ahmet Hamdi Sancar, Bahadır Dülger, Baha Akşit, İbrahim Kirazoğlu, Nusret Kirişçioğlu, Zeki Erataman, Osman Kavrakoğlu ve Rüştü Erdelhun gibi isimler idam ile yargılandı. Bunlardan Celal Bayar 'ın yaş haddinden dolayı idamı ertelendi. DP'nin ileri gelenlerinden ve dönemin Dış İşleri Bakanı olan Fatih Rüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 tarihinde cezaları infaz olunmak üzere idam edildiler. Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961 senedinde idam edilmiştir. Böylece demokrasinin kanayan yarası başlamış oldu. Halkın seçtiğini halk değil; bir grup komutacı çete indirmişti. "Demokrasi" notumuz ise işte ilk kez burada kırıldı. Darbeler sözde ülkeye selamet (!) için yapıldığı söylense de, asla öyle olmamıştır. Tüm kurumlar tek bir yer, tek bir amaç üzerine hareket ediyordu. Böyle bir durum da hukukun sağlanması söz konusu mudur ? Bilinmez. Ben burada olayı özet olarak, kısa notlarla ve akıcı bir şekilde anlattığımı sanıyorum - öyle düşünüyorum-. Yazımı en güzel nasıl bitiririm sorusuna cevap: kitap tavsiyesi olacaktır. Fahir Armaoğlu'nun "Türkiye Siyasi Tarihi" adlı eserini konuya meraklı ve ilgisi olanların okumasını tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder