19 MAYIS'I ANLAMAK


    19 Mayıs, Türk tarihi için bir dönüm noktası teşkil etmektedir. 19 Mayıs’ta bir ülkenin, bir vatanın ve bir milletin kaderi belli olmuştur. Öncelikle bu tarihi, yani 19 Mayıs’ı ele almamız gerekiyor. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a 9. Ordu’nun müfettişliğine atanarak Bandırma Vapuru ile Samsun'a hareket etmiştir. 15 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan hareket eden vapur, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a varmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkış amacı, tarihimizin en çok konuşulan meselelerinden birisi olmuştur. Kimi kaynak, vatanının kurtarılması için Sultan Vahdettin tarafından Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a gönderildiğini[1], bazı kaynaklar ise Sultan Vahdettin’in Samsun’da çıkan isyanların bastırılması suretiyle Paşa’yı görevlendirdiğini nakletmiştir[2] Tabi bu konunun tartışılacağı alan ise tarihtir.
    
    Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da bir süre kaldıktan sonra, bugünkü Amasya’ya bağlı olan Havza’ya geçmiştir. 22 Haziran 1919’da burada Havza Genelgesi yayınlanmıştır. İşte, bu genelge, Milli Mücadele’nin fitili niteliğindedir. Havza Genelgesi’nde işgaller protesto edilmiştir. Öncelikle bu işgallere bakmamız gerekiyor. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile topraklarımız düşmanlarca işgal edilmiştir [3]. Doğu Anadolu’yu Ermeniler; Batı Anadolu’yu Yunanlar; Güneydoğu Anadolu’yu İngilizler ve Fransızlar; Akdeniz’in bir kısmını ise İtalyanlar işgal etmiştir. Bu işgalleri ertesinde Türk milleti, öz topraklarının işgal edilmesine sessiz kalmamış, bu bölgelerde özgürlük için çeşitli örgütler kurmuştur. Mustafa Kemal Paşa ise, Amasya Genelgesi’nden 2 hafta sonra askerlik vazifesinden istifa etmiştir[4]. Mustafa Kemal Paşa'nın istifasının nedeni, yurtta oluşturulacak mücadeleyi tasarlamaktı. Mustafa Kemal Paşa, istifasından sonra Kurtuluş Savaşı ile ilgili planlarına ve savaşın tasarımına yoğunlaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’a geçmiş ve Erzurum Kongresi’nin toplamasına vesile olmuştur. Anadolu’da dağınık bir hâlde düşmana karşı mücadele veren grupları, tek bir çatı altında toplamak için Sivas Kongresini düzenlemiştir. Sivas Kongresi, Türk tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Bu kongrede, kayıtsız şartsız egemenlik vurgulanmış, manda ve himaye kesinlikle reddedilmiştir[5]. Sivas Kongresi’nin ardından Milli Mücadele, fiili bir şekilde değil resmen başlamıştır.
     
     Milli Mücadele, Türk milletinin vatanseverliğini bir kez daha göstermiştir. İşgalcilere karşı verilen mücadele, yurdun dört bir yanına yayılmıştır. Antep’te Şahin Bey, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, İzmir’de Hasan Tahsin gibi isimler, işgalcilere en sert tepkiyi koymuştur. Memleketin en ücra köşesinde dahi “özgürlük” hareketleri başlatan milletimiz, varıyla yoğuyla vatanın selameti için her şeyini ortaya koymuştur. Öyle ki bir orduyu yoktan var etmiş, batıda bir Türk ordusu kurulmuştur. Kurulan düzenli ordunun yanında, Anadolu’nun doğusunda kazanılan zaferler, batıdaki Türk ordusuna moral vermiştir. Batıda düzenli Yunan ordusuna karşı düzenli bir ordu oluşturulmuştur. Doğudaki sınırlarımız, Kazım Paşa’nın (Karabekir) yönettiği 15. Ordu ile çizilmiştir.
    Kurulan düzenli ordu, ilk önce 1. ve 2. İnönü Muharebesi’nde kendini göstermiş ve Yunanları ağır bir hezimete uğratmıştır. Batıdaki düzenli Türk ordusu, 1. ve 2. İnönü Muharebeleri’nden sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın “Sakarya Melhame-i Kübrası” olarak nitelendirdiği Sakarya Savaşı’nda düşman olan Yunan ordusuna ağır bir darbe indirmiştir. Bu savaşların ertesinde yaklaşık 2 sene önce açılan (23 Nisan 1920)Millet Meclisi’nde “Başkomutanlık” seçimi yaşanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, ezici çoğunlukla Başkomutan olmuştur. Bu unvanı elde etmesinin ardından Tekalif-ı Milliye kararlarını çıkartmıştır. Bu kararlar ile millet olağanüstü bir şekilde elinde olan tüm eşyasını, Türk ordusuna bağışlamıştır. 30 Ağustos 1922 tarihindeki Milli Mücadele'nin son raddesi olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde şanlı ve muzaffer Türk ordusu, karşında bulunan ve kendisinden sayı bakımından üstün olan Yunan ordusunu bozguna uğratmış ve Yunanların Anadolu’nun batısında kuracağı tüm hayalleri suya düşürmüştür.

     Savaştan harap bir hâlde çıkmış, birçok yeri işgal edilmiş, tüm umutların kırıldığı anda, ebedi önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vatanın selameti ve bağımsızlığı için Milli Mücadele’yi başlatmıştır. Onun etrafında toplanan vatanperver Türk subayları, bu mücadelede büyük görevler üstlenmiştir. Türk askeri, mazisinde olduğu gibi milletini de yanında bulmuş ve bu mücadele “ordu-millet” dayanışmasıyla kazanılmıştır.

     19 Mayısı anlamak, Milli Mücadele’yi anlamaktır. 19 Mayıs’ta bir milletin, ülkenin kaderi belli olmuştur. Bugünkü çağdaş ve modern Türkiye’nin temelleri, 19 Mayıs tarihinde atılmıştır. 19 Mayıs’ı anlamak da buradan geçer. Ebedi önderimiz olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te bu günü, Türk gençliğine armağan etmiştir. Türk gençliği olarak onun gösterdiği hedefe doğru en ileride gideceğiz. Onun, bize armağan ettiği “19 Mayıslar’ı” daha gür bir şekilde kutlamaya devam edeceğiz.
Kaynakça
[1]- Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 177, Pozitif Yayınları, Ekim 1999.
[2]- Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:1 Ankara 1952.
[3]- Fahir Armaoğlu, 20. yy Siyasi Tarihi, s. 54, Timaş Yayınları, 2014.
[4]- Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi-I Erzurum Kongresi, s. 78, İş Bankası Yayınları, 2008.
[5]- Mahmut Goloğlu, Mili Mücadele Tarihi-II Sivas Kongresi, s. 169, İş Bankası Yayınları, 2008.

Yorumlar

Popüler Yayınlar